24 Kasım 2008 Pazartesi

Öğretmek Sevmekle Başlar

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti. Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve ayni çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi. Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir basari gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar.Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma sansı oldu. "O koşullarda nasıl bu kadar basarili oldunuz?" sorusuna verdikleri cevap hep ayniydi: "Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde."Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, basarili birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu. Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
"Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok sevdim."

6 Kasım 2008 Perşembe

Göbek Çukuru

İnsanın bir zamanlar bir çeşidi vardı.
Androgynos denilen bu çeşit insanlar,yuvarlak sırtları ve böğürleriyle tostoparlak birşeydiler.
Bu çeşidin adı gibi biçimi de hem erkek hem dişiydi.
Her birinin dört eli,dört bacağı vardı.
Yusyuvarlak bir boyun üzerinde birbirine tıpatıp eşit,ama ters yöne bakan iki yüzlü bir tek kafa,dört kulak,edep yerleri ve herşeyleri ona göre ikişerdi.
Yürürken istedikleri yöne doğru,bizim gibi adım atabilir,koşmak istedikleri zaman da tepetaklak,havaya fırlayan bacaklarıyla bir tekerlek olur,sekiz kola,bacağa birden dayandıkları için,döne döne uçar giderlerdi.
Ve bu insanlar birgün göğe tırmanmaya,tanrılara karşı koymaya yeltenmişler.
Bunun üzerine Zeus ve diğer tanrılar aralarına görüşmüşler.
"İnsanlar hem kalsın,hem de kuvvetten düşüp hadlerini bilsinler,ikiye bölelim onları,hem zayıf kalsınlar,hem de sayıları artsın daha faydalı olsunlar.
Yine hadlerini bilmezlerse yeniden ikiye bölelim"kararını vermişler.
Zeus,insanları ikiye bölmüş.
Kestiği insanlar kesilen yerlerini görsünlerve bu cezayı unutmasınlar diye deyüzünü boyunlarıyla tersine çevrilmesini buyurmuş.
Apollon da insanların yüzlerini tersine çevirmiş,derilerini şimdi karın dediğimiz yerde bir kesenin ağzını kapar gibi birleştirmiş,orta yeri sıkı sıkı büzmüş ve bir tek delik bırakmış.
İşte biz buna,"göbek"diyoruz.
Sonra buruşuklukları düzeltmişama eski halleriniunutmasınlar ve baktıkça hatırlasınlar diye,göbeğin etrafında birkaç kırışık bırakmış.
İnsanın yapısı böylece ikileşince,her yarıdiğer yarısını özleyip üstüne atlıyor,kollarını birbirine sarıp,yeniden bir bütün haline gelmek arzusuyla kucaklaşıyor,birbirinden ayrı hiçbirşey yapamadıkları için,açlıktan ve işsizlikten ölüp gidiyorlarmış.
Yarılardan biri ölünce,sağ kalan,bir başkasını arıyor,on sarılıyormuş,rastgele sarıldığı bu
insanbir dişi yarısı da olabiliyormuş,bir erkek yarısı da.
Böylece insan soyu azalmaya başlamış.
Bu durumda Zeus başka bir çare bulmuş,insanların edep yerlerini de önlerine getirmiş,
Edep yerleri öne alınınca, insanlar sarıldıklarına çiftleşiyorlarmış.
Zeus'un amacı da buymuş zaten,ve böylece insan yeniden çoğalmaya başlamış...
Sevgi,bizim ilk yapımızı yeniden kuruyor,iki varlığı tek varlık haline getiriyor.
Her birimiz bir insan symbolon'un,tamamlayıcı parçasıyız.
Hep tamamlayıcı parçamızı arar dururuz.
İnsanların karşısına kendi yarısı çıktığında vurulmuşa dönerler,bir an için bile ondan ayrılmak istemezler.
Bütün ömürlerini birlikte geçirmek isteyen bu insanlar,birbirlerinden ne istediklerini
anlatamazlar size.
Kimse diyemez ki,onları bu kadar coşkuyla birleştiren zevk sadece bir cinsel arzudur.
Bu iki candan her birinin aradığı bambaşka bir şeydir,istediklerini duyar,sezer,anlatamazlar.
"Sevdiğine kavuşmak,onda erimek,iki ayrı varlıkken bir tek olmak"

Evet,biz birdik.Sevgi dediğimiz şey,yaradılışımızdaki bütünlüğü arzulamak,aramaktır.

Eflatun-Şölen