6 Ekim 2008 Pazartesi

Özdemir Asaf

"İnsanlar olayların içinde onların akışıyla gidebilirler. Olayların içinde durumlar vardır. İnsanlardan bazıları bu durumlara takılır veya bu durumlarda kalabilirler. O zaman olay devam eder, insan kalır. O zaman yaşantı ve yaşantılar durur ya da değişir; düşünce başlar ya da çoğalır.. ya da hızlanır. İşte bu örgü insanların olaylarla ilişkisinde önemli değişmeler çıkarır ortaya. O zaman biri kendisini gülerken, ağlarken, düşünürken ya da ne bileyim ne zaman, nasıl yaktığını bilmediği sigarasını içerken yakalar. Öyleleri de olur ki onlar da kendilerini, başlangıcını bilmedikleri bir hapsolmuş olmanın içinde bulurlar. Kendilerini severken takip eden insanlar olduğu gibi, kendilerini sevmiş bulan insanlar da vardır. Olayların içindeki insanlara düşünceden, düşüncelerinin içindeki insanlara olaylardan bahsedemezsiniz, yabancıdırlar.

Ben çalışmam, yaşarım. Çalışmak bence yaşamanın bir koludur da onun için. Ama düşünmek, o zaman doktorlarca yaşarım ama bana kalırsa ben ona başka şey derim, yaşamak demem. Olaylar insanlara bağlıdır, durumlar düşüncelere.
Aşk bir olay mıdır, bir durum mudur? Bazılarına göre olaydır, ben onlarla beraber değilim. Bazılarına göre bir durumdur, ben onlarla beraberim. Olayını süresi mi kalır, durumun izahı mı ? olay, herkesin havası, suyu, oksijenidir. Durum herkesin değildir, ona yetişkin olanlarındır.
Yani kısaca:

Ben yoksam aşk da yok
O yoksa aşk da yok
O varsa aşk da yok

bilmem anlattım mı ?
hiç sanmayorum. ama kimse bir şey anlayamaz, yani kimseye bir şey anlatılamaz, onu anlamak lazımdır.''